Manchester'a Niye Geldim???
Uzun zamandır iş başvuruları yapıyordum orayı burayı beğenmedim, ekmek kapım güzel bir yer olsun dedim ve aradığımı bulduğumu düşünüyorum ama yanlış şehirde :) Tam tamına bir aydır buradayım. Daha bir ayım var bakalım neler yaşayacağım. Geçici bir süre devlet hastanesinde bir araştırma projesine girdim yine laboratuvarda kan şişeleriyle dımçık dımçık dans ediyorum. Sıkılınca hastaneyi arkama alıp halay çekesim geliyor, sonra kendine gel Avrupalı sosyetikler ne anlasın halaydan diyorum. Tabi bu işin şakası, 10 aydır gezmenin, yan gelip yatmanın cılkını çıkartıp, kumbaramın dibini yalayınca mecbur dünyanın diğer ucunda da iş çıksa giderdim...Keşfetmek benim işim yaparım ulennnn dedim.
Görmemişin bir işi olmuş gibi (yani hayalindeki işi olmuş gibi) heyecanla uyanıp ayaklarımda derman kalmayana kadar çalışıp sonra yürüyen bir ceset gibi eve dönüyorum. Pardon bir evim yok tu unutmuşum. Hoteller de sürünüyorum. Boş zamanlarımda kitap okuyup, dans edip, kahve içip şehri keşfedip, aktivitelere katılıp sosyalleşiyorum demek isterdim :) tabi bunlar hepsi hayal. Ayaklarımın altına yastık koyup sırt üstü uzanıp boş boş tavana bakıyorum acıkana kadar. Çikolata paketlerinin üzerindeki çekilişlere katılıp olmadık yerlere yorum atıyorum, kadınlar kulübünde dert dinliyorum, arada bir kendimle dertleşmek için bir bira açıyorum, yoldaki evsizlerle konuşuyorum vs vs..
Ha evsiz demişken, acayip çok evsiz var merkezde. Gece 9 'dan sonra çok dikkat çekiyor. Artık normalleştirilmiş, geçende bir evsiz çiftle tanıştım, şiir yazıp bileklik satıyorlar. Fakat düşününce İngiltere'de kimse açta ya da açlıktan ölmüyor ki, acaba kendi seçimlerimi diye soramadım çekindim. Ve ucuz olur diye evsizlerle katılmayı da düşünmedim desem yalan olur. Hotel fiyatları fırlamış durumda, kazandığımın hakkı b..kunu götürmüyor. Şaka bir yana evsizlere çok üzülüyorum. Evet bazen çok hırçınlar, agresifler ama yaşam şartlarına adapte olabilmeleri için böyle bir kişiliği almaları şart. En azından saygılılar, egoist değiller, paylaşmayı biliyorlar ve halden anlıyorlar. Bunlar benim gözlemlediklerim.
Neyse, bir dikkatimi çeken şey ise saat kuleleri. Fazlasıyla çok ve en nefret ettiğim pazartesi sabahları gözüme gözüme batıyorlar. Zaten Allah'ın her günü yağmurlu ve koştur koştur herkes işe gidiyor üstüne yüzümüze yüzümüze zamanın geçtiğini ya da geciktiğimizi hatırlatan saat kuleleri var. Keşke zamansız yaşayabilsek. Arada bir yalnızlığın dibine vuruyorum ama kopmuyorum. Üniversiteden bir arkadaşım zamanında demişti ki ''bara gitmek istiyorum ama yalnızda gidemem en iyisi ben süslenip püslenip gidim bir masada arkadaşımı bekliyor gibi oturup bir şeyler içip sonra gelmedi gibi yapar çıkarım'' demişti. Dediğini yaptı mı bilmiyorum :)) ama ben geçen yıl bu taktiği denemiştim, çok işe yarıyor 😃 şaka bir yana bir şeyler yapabilmek için illa birilerine ihtiyaç duymuyorum kendimle mutlu olabiliyorum. Yalnız bir kafede kahve içmekten çekinenler özgüven sorunu yaşıyor bence.
Ondan hariç salsa dersine katıldım bir gün çok keyifliydi, daha öncede denemiştim, sanırım devam edeceğim. Ailemi özlemiyorum çünkü kırk yılda bir yalnız yaşamak elime geçmiş niye özleyeyim 😃 umarım okumuyorlar bunu.. Zaten her hafta sonu Londra'ya gidip gelmekten şehirlerarası otobüs şirketleri sayemde zengin oldu. Bunları neden yapıyorum ve neden Manchester bilmiyorum. Hayat burayı gösterdi karşıma burası çıktı geldim ve maalesef o kirli kağıt parçasını kazanmadan dünya gezilmiyor. Fotoğraf makinesi alıp yeni keşiflere çıkmak istiyorum...!
Görmemişin bir işi olmuş gibi (yani hayalindeki işi olmuş gibi) heyecanla uyanıp ayaklarımda derman kalmayana kadar çalışıp sonra yürüyen bir ceset gibi eve dönüyorum. Pardon bir evim yok tu unutmuşum. Hoteller de sürünüyorum. Boş zamanlarımda kitap okuyup, dans edip, kahve içip şehri keşfedip, aktivitelere katılıp sosyalleşiyorum demek isterdim :) tabi bunlar hepsi hayal. Ayaklarımın altına yastık koyup sırt üstü uzanıp boş boş tavana bakıyorum acıkana kadar. Çikolata paketlerinin üzerindeki çekilişlere katılıp olmadık yerlere yorum atıyorum, kadınlar kulübünde dert dinliyorum, arada bir kendimle dertleşmek için bir bira açıyorum, yoldaki evsizlerle konuşuyorum vs vs..
Ha evsiz demişken, acayip çok evsiz var merkezde. Gece 9 'dan sonra çok dikkat çekiyor. Artık normalleştirilmiş, geçende bir evsiz çiftle tanıştım, şiir yazıp bileklik satıyorlar. Fakat düşününce İngiltere'de kimse açta ya da açlıktan ölmüyor ki, acaba kendi seçimlerimi diye soramadım çekindim. Ve ucuz olur diye evsizlerle katılmayı da düşünmedim desem yalan olur. Hotel fiyatları fırlamış durumda, kazandığımın hakkı b..kunu götürmüyor. Şaka bir yana evsizlere çok üzülüyorum. Evet bazen çok hırçınlar, agresifler ama yaşam şartlarına adapte olabilmeleri için böyle bir kişiliği almaları şart. En azından saygılılar, egoist değiller, paylaşmayı biliyorlar ve halden anlıyorlar. Bunlar benim gözlemlediklerim.
Neyse, bir dikkatimi çeken şey ise saat kuleleri. Fazlasıyla çok ve en nefret ettiğim pazartesi sabahları gözüme gözüme batıyorlar. Zaten Allah'ın her günü yağmurlu ve koştur koştur herkes işe gidiyor üstüne yüzümüze yüzümüze zamanın geçtiğini ya da geciktiğimizi hatırlatan saat kuleleri var. Keşke zamansız yaşayabilsek. Arada bir yalnızlığın dibine vuruyorum ama kopmuyorum. Üniversiteden bir arkadaşım zamanında demişti ki ''bara gitmek istiyorum ama yalnızda gidemem en iyisi ben süslenip püslenip gidim bir masada arkadaşımı bekliyor gibi oturup bir şeyler içip sonra gelmedi gibi yapar çıkarım'' demişti. Dediğini yaptı mı bilmiyorum :)) ama ben geçen yıl bu taktiği denemiştim, çok işe yarıyor 😃 şaka bir yana bir şeyler yapabilmek için illa birilerine ihtiyaç duymuyorum kendimle mutlu olabiliyorum. Yalnız bir kafede kahve içmekten çekinenler özgüven sorunu yaşıyor bence.
Ondan hariç salsa dersine katıldım bir gün çok keyifliydi, daha öncede denemiştim, sanırım devam edeceğim. Ailemi özlemiyorum çünkü kırk yılda bir yalnız yaşamak elime geçmiş niye özleyeyim 😃 umarım okumuyorlar bunu.. Zaten her hafta sonu Londra'ya gidip gelmekten şehirlerarası otobüs şirketleri sayemde zengin oldu. Bunları neden yapıyorum ve neden Manchester bilmiyorum. Hayat burayı gösterdi karşıma burası çıktı geldim ve maalesef o kirli kağıt parçasını kazanmadan dünya gezilmiyor. Fotoğraf makinesi alıp yeni keşiflere çıkmak istiyorum...!
Vay be ne şanslısın (: ingilterenin keyfini çıkar hayat geçip gidiyor bir daha geriye gelmiyor. Bende hep hayal ederdim yurt dışında yaşamayı. Ama hepsi hayal işte. Gerçi artık hayalde etmiyorum. Sevindim senin adına. Resimlerini heyecanla bekliyorum. Bu içten yazın için çok teşekkür ederim. Saygılarımla. Vesselam...
ReplyDeleteCok tesekkur ederim azbucuk amator blogger oldugumdan fotograflari eklemekde zorlandim. Insallah en kisa zamanda yeni yazilarimda ekleyecegim. @ellysjourney_ instagram adresinden ulasabilirsiniz :)
DeleteKeyifle okudum. Çok güzel yazmışsın. Zamanın dolu dolu geçiyor. Ne güzel �� İnşallah çok paran olur da Dünya'yı gezersin.Bir de bu güzel yazına fotoğraf lazım. Fotoğraf makinesi ben yeni aldım. Tavsiye ederim. Blogumda yayınladım çektiklerimi.�� Sevgilerimle
ReplyDeleteEvet bloga fotoğraf yuklemem lazım en kısa zamanda bunu haledecegim.. zamanı dolu dolu gecirmeye çalışıyorum hayat çok kısa :))
Delete